Nasyonal Sosyalizm

NASYONAL SOSYALİZM; Alm. Nazismus, Fr. Nazisme, İng. Nazism. Birinci Dünyâ Savaşından sonra Almanya’da gelişip, İkinci Dünyâ Savaşından sonra ortadan kalkan bir akım. Hitler’in Alman İşçi Partisinin liderliğini ele geçirip Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi (Nazional Sozialistische Deutsche Arbeiter Partei) olarak ismini değiştirdiği partinin temel programıdır.

Almanya’nın 1918’den sonra içine düştüğü sosyal ve ekonomik buhran, Nazizmin yavaş yavaş benimsenmesine yol açtı. 1933’ten 1945 yılına kadar Almanya’da tatbik edildi. Nazizmin kurucusu Adolf Hitler’in 1924’te hapiste yazdığı Kavgam (Mein Kampf) ve Alfred Rossenberg’in Yirminci Yüzyılın Ruhu (Mithus Deszo Sorhhunderts) isimli eserlerinde, parti programına kaynaklık eden görüşler belirtilmektedir. Nazizm, Alman ırkının üstünlüğünü iddiâ eder. Hattâ karışık hâle gelerek bozulan bu ırkı, saf hâle getirmeyi hedef alan biolojik ırk tezini savunur. Irkların bozulmasını, insanlık için büyük bir felâket olarak vasıflandıran Nazizme göre; Yâhûdîler, dünyânın en kötü ırkı olarak bütün fenâlıkların da kaynağıdır. Alman ırkını ve diğer ırkları sonsuzlaştırmakta, dejenere etmektedirler.

Eski Yunan ve Roma İmparatorluğunun yıkılmasına sebep olan ahlâksızlığı, târih boyunca ortaya çıkan bâzı savaşları, demokrasiyi, parlamentarizmi, liberalizmi, komünizmi, 1789 Fransız İhtilâlini ve 1917 Bolşevik İhtilâlini Yahûdîlerin eseri olarak görmektedir. Yahûdîler basına, sanat hayâtına ve ticârete hâkim olarak toplumları kendi fikirleri doğrultusunda yönlendirmektedirler. Hitler’e göre; “Beynelmilel sermâyenin tahakkümünü tesis etmek için, millî ekonomileri tahrip etmektedirler.” Bu sebeple Nazi Almanyasında Alman ırkını geliştirmeye ve Yahûdîleri yok ederek zararlarını önlemeye yönelik birtakım uygulamalar ortaya çıktı. Alman ırkından olmayanlar ile evlenmek yasaklandı. Yahûdîler kamu görevlerinden uzaklaştırılıp toplama kamplarında imhâ edildiler. Ancak Nazi Almanyasında Yahûdîlerin gördüğü bu zulümler İkinci Dünyâ Savaşından sonra, İsrâil Devletinin kurulmasında büyük rol oynadı.

Faşizmde “devlet ideal ve ebedîdir” esasıyla devlet yüceltilerek, eskiden kurulmuş Roma İmparatorluğunun yeniden canlandırılmak istenmesine karşılık, Nazizmde teorik esasları daha önce belirlenmiş “üstün ırk” kavramı mevcuttur . Devlet vâsıta olup üstünlüğü olan varlık, devlet değil halktır. Halk (Volk) kan birliğine dayanan bir ırktan müteşekkildir. Devletin maksadı; dışarıda yeni hayat sâhası (Lebensraum), içeride de ırka değer veren bir dünyâ görüşünü (Weltanschaung) gerçekleştirmektir. Devletin ekonomik ve idarî yapısı meslek gruplarının temsil edildiği kooperatif sisteme dayalıdır. Ekonomiyi de ırkın korunmasında bir vâsıta olarak görmektedir. Hitler’in 1920’de yirmi beş madde hâlinde yayınladığı parti programında Nazizmin esaslarını gösteren birçok esas belirtilmiştir.

Burada Marksizme, Kapitalizme, Versailles Antlaşmasına ve Parlamenter Sisteme karşı çıkılmaktadır. Çıkarları birbirinden farksız, sınıfsız bir toplum anlayışına sâhip olduğu için partilere, parlamentoya ve muhâlefete karşıdır. Nazi Almanyasında, toplumun her kesimine “führer” (şef) anlayışı hâkim olmuştur. Buna göre iktidar führerde toplanmakta, kânunları o yapmakta ve tatbik ettirmektedir. Führer, milletin bütün isteklerini benliğinde duyar ve milletin târihini, geleceğini o belirler. Onunla millet arasındaki ilişkiyi sâdece Nazi Partisi sağlar. Hitler, Nietache’nin batı medeniyetini çöküşten kurtaracak “üstün insan” kavramına dayanarak kendisine bir misyon izâfe etmeye çalışmıştır; “...tanrı beni halkıma hizmet etmek ve onu korkunç sefaletinden kurtarmakla vazifelendirdi.” diyerek Nazi Almanyasının tek hâkimi olmak istemiştir. Bütün kararları tek başına kendisi vermiştir. Parlamentonun (Reicstag) yetkileri yok edilircesine sınırlandırılmıştır. Bu yer, sadece Hitler’in dünyâ kamuoyu için yapacağı konuşmaları alkışlamak maksadıyla toplanılan ve onun isteklerini “kaydeden” bir müessese hâline gelmiştir.

Hitler’e göre “sayı hâkimiyetine dayanan demokrasi, führerin sorumluluklarını yok eder.” Nazizmin sosyalist hüviyeti tedricen kaybolmuş, sosyalizm “liberal demokrasinin hatâları sebebiyle Marksizme ve komünizme kayan işçileri” kazanmak için kullanılmaya çalışılmıştır. Materyalist ve enternasyonalist olan Marksizme irrasyonalist ve şovenist olduğu için karşı çıkılmıştır. Nazi Almanyasında, Sovyetler Birliğinden, günümüze kadar totoliter rejimlerin en büyüğü kurulmuştur. Savaş ekonomisine dayanan gelişmiş bir teknoloji sâyesinde toplumun her kesimi ve hayâtın her safhası kontrol altına alınmıştır. Propaganda ve şiddet, nazizmin önde gelen husûsiyetlerinden birisi olmuştur. Yüz binlerce kişi disiplinli kalabalıklar hâlinde harekete getirilebilmiştir. Birinci Dünyâ Harbinden sonra Almanların mâruz kaldığı haksız muâmele ile ortaya çıkan buhranlara karşı gösterdiği reaksiyon ve Alman millî gurûrunu okşaması rejimin, milyonlarca taraftar kazanmasına yol açtı. Bu rejim, Hitler’in İkinci Dünyâ Savaşından sonra intihar etmesiyle sona ermiş, önde gelen liderleri de, Nürnberg Mahkemesinde yargılanarak îdâma mahkûm edilmiştir. İkinci Dünyâ Savaşından sonra ise bâzı ülkelerde birçok millî hareketi ve antikomünist müesseseleri nazilik veya faşistlikle suçlamak kızıl faşizm olarak bilinen komünist propagandasının bir metodu olmuştur. 


Yazdır   e-Posta

You have no rights to post comments